Reviews for Transnational media and contoured markets

The average rating for Transnational media and contoured markets based on 4 reviews is 2 stars.

Review # 1 was written on 2007-08-24 00:00:00 Joseph Barbaro 1980 sonrasında kapitalizmin Orta Amerika'da gelişimine ilişkin çok güzel bir çalışma. Robinson kendine özgü Marksizmiyle tek bir bölge üzerinden çağdaş emperyalizmin işleyişine ışık tutmuş. Robinson 1990 sonrasında geliştirilen "ulusaşırı kapitalizm" teorisinin en önemli kuramcılarından. Bu teorinin Wallerstein ve arkadaşlarının geliştirdiği "dünya-sistemleri teorisinden" en büyük farkı, Robinson'un merkez ülkeler arasında hegemonya savaşlarının artık olmayacağı, çünkü kapitalist sistemde merkezlerin ortadan kalktığı yönündeki tezi. Yazara göre ulus-devletler arasındaki ilişkiler/çatışmalar gibi görünen şeyler, aslında ulusaşırı şirketlerin ilişkileri/çelişkileri. Dünyada egemen olan sınıf da Amerikan ya da Avrupa burjuvazisi değil, ulusal aidiyeti bulunmayan bir dünya burjuvazisi. Yani Robinson'unki bir tür yeni "ultra-emperyalizm" teorisi. Hatta bir yerde, "hegemonik bir Doğu Asya rejiminin yükselişine artık tanık olmayacağız" diyerek, devletler arası çatışmaların yerini ezenler ile ezilenlerin karşı karşıya geldiği küresel bir yapılanma alacak diyor. Kitabın yazılmasından 16 yıl sonra, bugün Çin'in yeni bir hegemon haline gelişinin tartışıldığı bir dönemdeyiz. ABD'de ise Trump "küreselci değil, vatanseveriz" diye konuşuyor. Devletlerarası çatışmaları uluşaşırı ekonomideki şirketlerin sürtüşmesine indirgemek yanlış. Emperyalist sistemin iç çelişkilerini, farklı merkezlerini, merkezlerin geliştirdikleri ulusal aidiyetleri görmezden gelmek, bunu eskide kalmış bir şey olarak görmek de bir başka yanlış. Kitap bu teoriyi gözümüze sokmaya, her bulguyu bu teorinin ispatı olarak göstermeye çalışmadığı zaman çok öğretici oluyor. Orta Amerika'da 1980'den sonra yaşanan dönüşüm, bunun ekonomiye ve toplumsal sınıflara etkisi, Orta Amerika toplumlarının emperyalist ekonomiye entegrasyonu, siyasal alanda emperyalist sermaye ile uyumlu partilerin, politikacıların ve "teknopol" denilen yönetici kesiminin oluşturulması, STK'ların bu süreçte oynadığı rol çok güzel teorileştirilmiş ve aktarılmış. Kitap yalnızca Orta Amerika'yı anlamak için değil, emperyalizmin işleyiş tarzını öğrenmek için de yararlı. Çünkü emperyalist politikalar kendilerini uygulandıkları topluma göre uyarlasalar da, ana çerçeve aynı kalıyor.

Review # 2 was written on 2015-11-08 00:00:00 John Omeara The basic idea, that statistics is an argument, where you need to logically make your case and defend it, is excellent. I agree 100%, and I think statistics needs to be taught in the context of scientific process and epistemology. Ableson is entertaining enough, and his guidelines (Magnitude, Articulation, Generalisation, Interest, and Credibility of argument), plus his 8 laws are excellent (esp. '1. Chance is Lumpy'). Somehow, the execution didn't do it for me, but I can't put my finger on what it is.

Review # 3 was written on 2007-08-24 00:00:00 Parag Goyal 1980 sonrasında kapitalizmin Orta Amerika'da gelişimine ilişkin çok güzel bir çalışma. Robinson kendine özgü Marksizmiyle tek bir bölge üzerinden çağdaş emperyalizmin işleyişine ışık tutmuş. Robinson 1990 sonrasında geliştirilen "ulusaşırı kapitalizm" teorisinin en önemli kuramcılarından. Bu teorinin Wallerstein ve arkadaşlarının geliştirdiği "dünya-sistemleri teorisinden" en büyük farkı, Robinson'un merkez ülkeler arasında hegemonya savaşlarının artık olmayacağı, çünkü kapitalist sistemde merkezlerin ortadan kalktığı yönündeki tezi. Yazara göre ulus-devletler arasındaki ilişkiler/çatışmalar gibi görünen şeyler, aslında ulusaşırı şirketlerin ilişkileri/çelişkileri. Dünyada egemen olan sınıf da Amerikan ya da Avrupa burjuvazisi değil, ulusal aidiyeti bulunmayan bir dünya burjuvazisi. Yani Robinson'unki bir tür yeni "ultra-emperyalizm" teorisi. Hatta bir yerde, "hegemonik bir Doğu Asya rejiminin yükselişine artık tanık olmayacağız" diyerek, devletler arası çatışmaların yerini ezenler ile ezilenlerin karşı karşıya geldiği küresel bir yapılanma alacak diyor. Kitabın yazılmasından 16 yıl sonra, bugün Çin'in yeni bir hegemon haline gelişinin tartışıldığı bir dönemdeyiz. ABD'de ise Trump "küreselci değil, vatanseveriz" diye konuşuyor. Devletlerarası çatışmaları uluşaşırı ekonomideki şirketlerin sürtüşmesine indirgemek yanlış. Emperyalist sistemin iç çelişkilerini, farklı merkezlerini, merkezlerin geliştirdikleri ulusal aidiyetleri görmezden gelmek, bunu eskide kalmış bir şey olarak görmek de bir başka yanlış. Kitap bu teoriyi gözümüze sokmaya, her bulguyu bu teorinin ispatı olarak göstermeye çalışmadığı zaman çok öğretici oluyor. Orta Amerika'da 1980'den sonra yaşanan dönüşüm, bunun ekonomiye ve toplumsal sınıflara etkisi, Orta Amerika toplumlarının emperyalist ekonomiye entegrasyonu, siyasal alanda emperyalist sermaye ile uyumlu partilerin, politikacıların ve "teknopol" denilen yönetici kesiminin oluşturulması, STK'ların bu süreçte oynadığı rol çok güzel teorileştirilmiş ve aktarılmış. Kitap yalnızca Orta Amerika'yı anlamak için değil, emperyalizmin işleyiş tarzını öğrenmek için de yararlı. Çünkü emperyalist politikalar kendilerini uygulandıkları topluma göre uyarlasalar da, ana çerçeve aynı kalıyor.

Review # 4 was written on 2015-11-08 00:00:00 Malvin Hawkins The basic idea, that statistics is an argument, where you need to logically make your case and defend it, is excellent. I agree 100%, and I think statistics needs to be taught in the context of scientific process and epistemology. Ableson is entertaining enough, and his guidelines (Magnitude, Articulation, Generalisation, Interest, and Credibility of argument), plus his 8 laws are excellent (esp. '1. Chance is Lumpy'). Somehow, the execution didn't do it for me, but I can't put my finger on what it is.